Taşkınbilgist: SÜMER MİTOLOJİSİNDE TANRILAR

10 Haziran 2019 Pazartesi

SÜMER MİTOLOJİSİNDE TANRILAR




Fırat ve Dicle gibi iki önemli nehir arasında kurulan Sümerler; İlk krallık, ilk imparatorluk, ilk şehir devletleri, ilk demokrasi, ilk otokrasiyi başlattılar. İlk yazı, ilk okul, ilk hukuk kuralları, ilk edebiyat onlarla ortaya çıktı. Pek çok uzmanlık alanında ilkleri başlattılar. Yaptıkları çalışmalar ve başarılarıyla kendisinden sonraki Mısır, Yunan, Roma gibi birçok kültürü etkilediler. Sümerler aynı zamanda oldukça dindar bir toplumdu. Her bir eylemin, her bir nesnenin bir tanrısı olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle inanış sistemleri çok tanrılıydı. Sümerlerin bu çok tanrılı inanış çerçevesinde oldukça ayrıntılı mitolojileri vardı ve bu mitolojilerinde geniş bir tanrı panteonuna sahiptirler.

(Bu konunun videosunu youtube kanalımda izleyebilirsiniz.)




Sümer tanrıları, insan üstü ve ölümsüzdü. Bu tanrılar ölümlülerin gözüne görünmeyen, çok iyi düzenlenmiş planlara ve önceden yazılmış kanunlara göre evreni yöneten ve kontrol eden bir grup canlı yaratıklardan oluşuyorlardı. Sümerler bu tanrıları “dingir” kelimesiyle ifade ediyorlardı. Sümer tanrıları, tıpkı insanlar gibi yer içerler, evlenip çoluk çocuğa karışabilirlerdi. Panteondaki tanrıların her biri aileleriyle beraber Mezopotamya şehirlerinden birinin koruyucusuydu. Bu Sümer tanrıları, kendi aralarındaki toplantılarda şehirlerinin sözcüsü olarak görev yapıyor, önemli meseleler konusunda kral ve şehrin ileri gelen rahipleri ile iletişim kuruyorlardı. Koruyucusu olduğu şehri ticari, askeri, ekonomik anlamda daha fazla geliştiren ve orada yaşayan halkı daha fazla mutlu eden Sümer tanrıları hiyerarşik yapıda yükseliyordu. Böylece önemli şehirlerin tanrıları devlet çapında büyük saygı görüyorlardı.



Sümerler, tanrılarını sahip oldukları güçlere, düzendeki konumlarına ve sorumluluklarına göre beş kategoriye ayırdılar. Bu kategoriler: yazgıları belirleyen yedi tanrı, Sümerlerin elli ilahtan oluşan büyük Sümer tanrıları, yaratıcı güce sahip olmayan tanrılar, diğer tanrıların mahiyetinde bulunan ilahlar ve bunların dışında kalan bütün tanrılar. Evrenin oluşumu, yeryüzündeki yaşamın devamı, insanın kaderi, tarım, verimlilik, yaratma, ölüm gibi yaşamın temelini oluşturan konuları yöneten bu tanrıların her biri, hangi şehirden olursa olsun herkesin saygı duyduğu tanrılardır.

 Bu tanrılar içerisinde hiyerarşik yapıda yazgıyı belirleyen yedi tanrı diğerlerinin üzerinde yer alıyordu. Bu yedi tanrı arasında da bir güç sıralaması vardı. Şimdi Sümerlerin, yazgıları belirleyen 7 tanrısını sırasıyla ele alalım.  


An




An, Sümer Mitolojisinde “Tanrıların Babası” ismiyle anılır ve göklerin hükümdarı, ülkelerin kralıdır. Panteondaki en önemli tanrıdır. Panteondaki diğer önemli isimlerden Enlil, Enki ve İanna’nın öz babası olduğuna inanılır. An, adını gökyüzü kelimesinden alır ve semanın en üst katında bulunur. Sadece kendisinin toplayabildiği panteon toplantıları, yine kendi mekanı olan göğün en üst katında gerçekleştirir.


Sümerlerin kullandığı altmışlık sayı sisteminde An’ı en yüksek değer olan altmış sayısı temsil eder.  Aynı zamanda başkent Uruk’un koruyucu tanrısıdır. An, her bireyin, Uruk sınırları dışında da yaşasa, adak adadığı ve saydı duyduğu bir tanrıdır. Bu durum kenti siyasi, ekonomik ve sosyal yönden etkiliyordu. Sümerler kendisine yükledikleri yüce sıfatlarla An’nı semavi bir tanrı olarak görüyorlardı.


Enlil




Sümer tabletlerinde “Nunamnir” olarak adı geçen Enlil, panteonun en güçlü tanrılarından biridir. An’ın oğlu olan bu tanrı babasının etkisini yitirmesi sonucu “baş tanrı” unvanını almıştır. Enlil, hava ve fırtınaların kontrolüne sahiptir. Öyle ki kendisine panteonda “rüzgarın efendisi” sıfatı layık görülmüştür. Sümer inanışında evrende düzenin sağlanmasında en fazla role sahip tanrıdır.Devletin din merkezi olan Nippur kentinin koruyuculuğunu yapmaktadır. Fakat ona duyulan saygı sadece bu şehrin sınırlarıyla sınırlı kalmamıştır. Yeryüzü ve gökyüzünü yani annesi Ki ile babası An’ı ayırmış; annesi ki ile birleşmesinin sonucu olarak insanları yaratmış, uygarlıklar dönemini başlatmıştır. İnsanlar için yarattığı tohumların, besinlerin Sümerlerin zengin bir hayat sürmesinin altındaki en önemli nedenlerden biri olduğuna inanılır. Mutlak güçle özdeşleştirilen bu tanrının da Enki’yi lanetten kurtaramama veya ölüler diyarına sürülme örneklerinde olduğu gibi acizlikleri de mevcuttur.

Enki




İlk çağlarda An’ın yarattığı ve kendisinin benzeri olma amacıyla yaratılmış olan Enki, Nidimmud adıyla da bilinmektedir. Yeryüzü sularının tanrısı ve Eridu şehrinin koruyucusudur. Kentinde kendisine adanan Apsu tapınağı ismini yeryüzündeki tüm suların kaynağı olan Apsu okyanusundan alır. Panteonun yasaları olan Me’ler Enki’ye emanet edilmiştir ve bu tapınakta korunur. Enki aynı zamanda bilgelik ve zeka tanrısı olarak da bilinir. Zekasını kurnazlıkta ve hile de kullandığı söylenir, kentlerdeki gizli yolların tamamını ve panteondaki tüm tanrıların sırlarını bilir.

Bitkilerin hayata gelmesi ve su kaynaklarının insanlara dağıtılması onun emirleriyle gerçekleşmiş; tarım kavramı onun sayesinde gelişerek ülkede üst düzeye çıkmıştır. Bunların dışında Enki’nin insanları en fazla düşünen tanrı olduğu, hatta çoğu zaman insanları tanrıların gazabından koruduğu başta Tufan olmak üzere bir sürü destanda görülmektedir. Panteonda en güçlü dördüncü tanrı olan Enki, M.Ö. 2100 yılında zekasıyla Ninhursag’ın önüne geçerek üçüncü sıraya yükselmiştir.


Ninhursag


Ninhursag’ın adı ulu hatun anlamına gelen Ninmah ile doğuran hatun manasındaki Nintu kelimelerinin birleşiminden oluşur. Dağın Kraliçesi, Soylu ve Doğurgan Kraliçe olarak halk arasında adlandırılan tanrıça, Sümer inanış sisteminde büyük toprak ana olarak görülür. Aynı zamanda da Tanrıların annesi olarak nitelendirilir. Birçok tanrı ve tanrıçayı doğurduğu gerçeği ülkedeki kralların Ninhursag’ın oğulları olduklarını iddia ederek siyasi gücün yanında bir de dini güç elde etme çabasında olmalarına yol açmıştır. Kült merkezi Adab şehri olmasına rağmen çıkarılan kalıntılarda Kiş kenti ile de ilişkili bir tanrıça olduğu ortaya çıkmıştır. Mitolojide Enki ile ilişki içinde bulunup onunla eğlencelere katılan ve karısı olarak görülen tanrıçanın, Enki’ye çok kötü lanetler edecek kadar olumsuz durumlarda da bulunduğu Sümer destanlarında rastlanmaktadır. 

Nanna-Sin 


Sümerlerde Suen olarak adlandırılan Nanna; Enlil’in oğlu, aynı zamanda da ay tanrısıdır. Cehennemde doğmuştur ve yeraltı dünyasında ölüleri yargıladığı, özellikle kentlerinde halklarına zulm eden kralları en ağır şekilde cezalandırdığı bilinmektedir. Ay ışığının parlaklığı, Enlil’in genç boğası gibi sıfatlarla da nitelendirilen tanrının sembolleri hilal, ejderha ve boğadır. Bunun yanı sıra Sin, Enlil ve An tarafından koyucusu olduğu Ur kentinin kralı ilan edilmiştir.

Utu



Sümer güneş tanrısı Utu, ay tanrısı Nanna-Sin’in oğludur. Yeryüzü üzerindeki her şeyi ısıtma görevine sahip olan Utu’nun sabahları doğu kapısından geçerek yeryüzüne girdiği, görevini tamamladığında ölüler diyarının kapısından, batıdan çıktığına inanılır. Güneşin parlak ışıklarıyla özdeşleştirilen tanrı, aynı zamanda adaletin, hukukun ve düzenin de tanrısıdır. İlahi yargıç olarak mitolojide yer almaktadır. Bunların yanı sıra Utu; insanların mutluluğunu, refahını düşünen bir tanrı olarak Gılgamış destanında yer almıştır. İnsanları tanrıların gazabından korumak adına ani durumlarda tanrıların öfkesini dindirme görevini de üstlenmiştir.


İnanna 


İnanna, Güneş tanrısı Utu ile yer altı kraliçesi Ereşkigal’ın kardeşidir. Babası tam olarak bilinmemekle birlikte Enlil veya An’dan bir tanesi olduğuna inanılır. Kült kenti Uruk olan tanrıça An ile aynı kenti paylaşması sebebiyle ilk başlarda gölgede kalmıştır. Fakat zamanla An’ın güç kaybetmesi İnanna’nın ön plana çıkmasının yolunu açmıştır. Sümer Devleti’nin varlığının her döneminde dikkatleri üzerinde toplayan tanrıça Venüs yıldızı ile temsil edilmiştir. Güzelliğin, aşkın, önderliğin, bereketin ve çoğalmanın tanrıçası olan İnanna aynı zamanda savaş ve kavganın da tanrıçasıdır. Silindir mühürlerinde silah simgesini taşır.


Uruk Kralı Dumuzi ile evlenmesinin Sümer’e bolluk getireceğine inanan rahiplerin Dumuzi’yi “çobanların tanrısı” ilan etmesinden sonra onunla evlenmiştir. Böylece kutsal evlenme geleneğini başlatmıştır. Mitolojide sevgi dolu bir tanrıça olarak resmedilmesine rağmen Gılgamış destanının bir bölümünde de bahsedildiği üzere Dumuzi’yi perişan etmiştir. Güçlenme hırsıyla dolu bir tanrıça olduğuna dair söylentiler de bulunan yazıtlarda vardır. Aynı zamanda kurnazlıkta “kurnazlık tanrısı” olarak da bilinen Enki’yi bile kandırabilen, Enlil’e istediklerini yaptırabilen otoriter bir tanrıça olarak bilinir.


Elbette Sümer Mitolojisini oluşturan geniş tanrı panteonu Yedi Yazgı Tanrısı ile sınırlı değildir. Onların yanı sıra farklı objelerin, hareketlerin yüzlerce farklı tanrısı vardır. Çoğunun özelliği bilinmemekle beraber, bunlardan yaklaşık üç bin tanesi tabletler ve yazıtlar aracılığıyla Sümer Mitolojisi hakkında edindiğimiz bilgiler arasına katılmıştır.


Birkaç örnek vermek gerekirse; Ereşgikal (Yer altı dünyasının kraliçesi), Nigirsu (Verimlilik tanrısı), Nergal (Savaş ve Felaket tanrısı), İşkur (yağmur, fırtına tanrısı ve kehanet tanrısı) ve Gibil (muhakeme ve ateş tanrısı) yazıtlarda en ön plana çıkan tanrı ve tanrıçalar arasındadırlar. Bunların dışında yazılı metinlerde yer edinemeyerek tarihe karışmış birçok tanrının olduğu da düşünülmektedir.

(Beğenmeyi ve paylaşmayı unutmayınız.)

Kaynaklar:

Kramer, S. (1995). Tarih Sümerle Başlar,(çev. M. İlmiye Çığ). TTK Yay., Ankara.
Kramer, S. N. (2001). Sümer Mitolojisi,(çev. M. İlmiye Çığ). Kabalcı Yayınevi. İstanbul.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder