Taşkınbilgist: Takiyüddin'in Rasathanesi

20 Mayıs 2018 Pazar

Takiyüddin'in Rasathanesi



16. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı Devleti’nde Astronomi alanında yapılan büyük bir atılım bağnaz kesimin engeli ile kısa sürede yok edildi. Gelin bu talihsiz olaya daha yakından bakalım.



12 Aralık 1520 tarihinde Şam’da doğduğu kabul edilen Takiyüddin, Şam ve Kahire’de iyi bir eğitim alır. Kadılık ve müderrislik görevlerinde bulunur. Astronomi ve matematik alanında önemli çalışmalar yapar.

Takiyüddin

Takiyüddin 1570 yılında İstanbul’a gelir. Bir sene sonra sarayın müneccimbaşı (Göksel işaretlere bakarak olaylara ilişkin tahminlerde bulunan kişi, baş astrolog) Mustafa Çelebi vefat eder. Takiyüddin, onun yerine müneccimbaşı yapılır. Sultan III. Murat’ın ünlü hocası Saadettin’in övgüsünü kazanır. Matematik ve astronomi bilimlerindeki bilgisi ve başarısı nedeniyle ödüllendirilir. Takiyüddin bir süre Galata Kulesi'inde gözlemler yapar, ancak burası yetersizdir.

Uluğ Bey

Bir süre sonra Takiyüddin, Hoca Sadettin’e sunduğu bir raporda: “Uluğ Bey Zic’in (yıldızların sıralanmasının) yeni rasatlarla(gözlemlerle) düzeltilmesi gerekir. Mevcut Zic’e göre yapılan hesap sonuçları her zaman doğru çıkmamaktadır. Bu sebeple yeni bir rasathane kurulması gereklidir.” der. Gerçekten de o devirde kullanılan takvimler eskimiş ve hesaplamalarda bir iki saat kadar hata çıkmaktadır. Bu hataların düzeltilmesi gerekir.

       (Youtube kanalımdan da izleyebilirsiniz.)



Hoca Sadettin, bu isteği Sultan’a iletir. Sultan III. Murat, hocasına güvenerek Tophane sırtlarında bir rasathane yapılması ve bunun başına da müneccimbaşı Takiyüddin’in getirilmesini emreder.



Bu olayı o dönemde elçi olarak İstanbul’da bulunan Von Ungnad’ın papazı Stephan Gerlakh, 13 Kasım 1577’de Türk Günlüğü’nde:

Sultan Murad, Kahireli bir yıldız gözlemcisinden, masrafları padişah tarafından karşılanmak üzere Galata dışında bir tepe üzerinde Venedikli Andrea Gritti’nin evinin bulunduğu yerde, yerin birkaç kulaç altında, gökteki yıldızları gündüz de görmeye yarayacak ve üzerinde kule olan bir kuyu inşa etmesini istedi. Sütunların üzerinde pirinçten büyük bir de halka yaptırdı ve 7 yıl içinde göklerin hareketinden padişahin tüm talihini ve talihsizliğini, dostunu ve düşmanını belirlemek istiyordu. Yıllık ücreti, kendisine tazmin edilecek olan ek harcamalar hariç 3000 duka altını idi. Eser tamamlandığında kendisine 6000 duka altını verilecekti.” şeklinde anlatır.



Takiyüddin, Dar-ü'r Rasad-ül Cedid adı verilen rasathanenin çizimlerini bizzat kendisi yapar ve rasathane 1575’te yapılmaya başlanır. 1577’de önemli bir bölümü tamamlanan ve iki ayrı binadan oluşan rasathaneye 27,2 metre derinliğinde gündüz yıldızların gözlemlenebileceği bir gözlem kuyusu da yapılır ve çalışmalar başlar. Rasathane personeli; Takiyüddin ile birlikte 8 rasıt (gökbilimci), 4 katip ve 4 yardımcı eleman olmak üzere 16 kişiden oluşur.



Tabii bir de kütüphane gerekmektedir. Hoca Saadettin hemen İstanbul Kadısına şu hükmü gönderir:Bana bildirildiğine göre, vefat etmiş bulunan Lutfullah’ın bağışladığı astronomiyle ilgili eserler, İstanbul Mimar Sinan mahallesi imamı ve müezzininin elindedir; ben şimdi bu kitapların alınması ve gözlemevine verilmesi talimatını verdim. Sana başvurulduğunda, adı geçen mevtanın yıldız ve gök bilimi ile geometriden bahseden kitaplarını, kimde olursa olsun, zaman geçirmeden ortaya çıkaracaksın ve tümünün gözlemevinin yöneticisi Mevlana Takiyüddin’e verilmesini sağlayacaksın.” Bu şekilde çoğunluğu astronomi ve matematik kitaplarından oluşan büyük bir kütüphane de kurulur.



Bu rasathanede 16. yüzyılın en gelişmiş gözlem araçları inşa edilir. Takiyüddin ilk defa mekanik saat kullanarak dakik gözlemler yapar. Gözlem aletlerine saniyeyi koyan ilk bilim insanıdır. Astronomi hesaplarında 60 tabanlı sayı sistemi yerine 10 tabanlı sayı sistemini kullanarak ondalık kesirlere göre trigonometri cetvelleri hazırlar. Ekliptik ile ekvator arasındaki 23° 27'' açıyı 23° 28' 40'' bularak o zamana kadar ilk kez gerçeğine en yakın değeri hesaplar. Yaptığı gözlemlerle güneş cetvellerinde yeni bir yöntem uygular. Bir gök cisminin yörüngesinden tam olarak sapmasını 33° 26' 48'' olarak bulur. Bu rakam bugünkü kullanılan rakamdan sadece 36 saniye küçüktür. Güneşin sapmasını 1° 55' 9,3'' bularak sadece 2,5 saniye yanılır. Enlem ve boylamı belli olan iki yıldızın etrafındaki üçüncü yıldızın yüz ölçümünü hesaplamak için alet tasarlar. Bugün dahi kullanılır. Meridyenler arası zamanı ilk kez ölçer; Güneş, Ay ve yıldızların doğuş yerlerini; enlem, boylam, doğuş ve eğimlerini hesaplar. Yaptığı ölçümleri de Sidretül Münteha’l Efkar Fi Melekutti’l – Feleki’d Devvar (Gökler Bilgisinin Sınırı) adlı eserine kaydeder. Bu eser astronomi alanında en önemli eserler arasındadır.



Her şey yolunda giderken sonun başlangıcı olan olay gerçekleşir. 1577 yılının Ekim ve Kasım aylarında bir aydan fazla süreyle bir kuyruklu yıldız görülür. Bu durum halkı paniğe sürükler. Tabii ki, Sultan III. Murat müneccimbaşı olarak bu olayı yorumlamasını Takiyüddin’den ister. Takiyüddin bu olayı İran’da devam eden savaşta kazanılacak zaferin işareti şeklinde yorumlar.


Aynı zamanda Takiyüddin’i destekleyen Hoca Sadettin ile arası iyi olmayan Şeyhlülislam Ahmet Şemsettin Efendi bu olayı kullanmaya başlar. Hem İran seferindeki başarısızlık hem de 1578 yılındaki veba salgınının, bir de aksi gibi bunların üzerine eklenen depremin göklerin gözlenmesi nedeniyle olduğu söylentilerini yayar. Hatta bu kadarla da kalmaz. Takiyüddin ve rasathane çalışanlarının göklerdeki meleklerin bacaklarını gözlediği söylentileri ile olay iyice ayyuka çıkarılır. Yeterli koşullar oluşunca Şeyhlülislam Kadızade Ahmet Şemsettin Efendi, III. Murat’ayıldızların gözleminin felaket getireceğini; göklerin sırlarını örten perdeyi kaldırmanın uğursuz bir haddini bilmezlik olduğunu; böyle bir gözlemevinin kurulduğu hiçbir devletin varlığını sürdüremediğini” söyler. Bir rasathanenin kurulduğu her yerde felaketlerin birbirini kovaladığını ve hatta Uluğ Bey’in sonunun da bunu kanıtladığını ekler. 

III. Murat

Bu uyarıların etkisinde kalan III. Murat Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’ya rasathaneyi yıkması emrini verir. 21 Ocak 1580 Perşembe günü rasathane çalışanları dışarı çıkarılır, güneşin yüksekliğini ve yıldızların hareketini belirlemeye yarayan ipler kesilir, Takiyüddin’in gözbebeği olan rasathane yerle bir edilir. Gökbilimci, mühendis, matematikçi ve mekanik bilimci Takiyüddin ise bu olaydan sonra evine kapanır ve 1585 yılında sessiz sedasız bu dünyadan ayrılır.

Tycho Brahe

Araştırmacılara göre Takiyüddin, çağdaşı olan Danimarkalı astronom (Tycho Brahe)Tiyko Birae’ye göre çok daha net ve kesin gözlemler yapmıştır.Güneş teorisine ilişkin hesaplamaları da içinde yaşadığı yüzyılın dünya çapındaki en başarılı çalışmaları kabul edilir. Ayrıca Takiyüddin yetenekli bir mucittir de. Güneş saatleri ve mekanik saatler yapar. Cep, duvar ve masa saatleri ile astronomik saatler yaparak bunları Mekanik Saat Yapımı adlı eserinde anlatır. Bunun yanında otomatik makineler üzerine eseri de vardır.



İbni Sina’nın dediği gibi Bilim ve sanat, itibar görmediği toplumları terk eder. 16. yüzyılda Avrupa’da pozitif bilimlere, deney ve gözleme büyük önem verilirken maalesef Osmanlı bilim ve sanattan uzaklaşmaya, bağnaz ve gerici kesimin elini kolunu her yere uzatabildiği bir devlet konumuna gelir. Bu tutum bilim ve teknikte Avrupa'nın gerisinde kalacak Osmanlı'nın da sonunu getirir. Çünkü bilgi güçtür. Bu gücü kullanmayan devletlerin kullanan devletler karşısında direnme şansı da yoktu ve öyle de oldu. 3 kıtada toprakları olan ve gücünün zirvesindeki Osmanlı, bilim ve tekniği takip edemediği için elindekileri zaman içinde bir bir kaybetti...


21 Ocak 1580 tarihinde sadece Takiyüddin’in değil aslında bir milletin geleceği, hayalleri yok edilir. Takiyüddin’in rasathanesini yıktıran zihniyetin bu ne ilk ne de son bilime karşı duruşu olur. Osmanlı’da 16. yüzyıldan itibaren her yeni buluş ve icadın karşısında bu baskıcı ve bağnaz kesim yer alır ve insanların dini duygularını istismar ederek bir milletin geleceğine engeller koyarak onu uygarlık yolundan alıkoyar. İşte bu şekilde çağdaşlarından çok önde olan Osmanlı'daki astronomi çalışmaları bağnaz düşünce karşısında gelişip serpilme imkanı bulamadan tarihin tozlu sayfalarında Türk milleti adına acı bir hatıra olarak yerini alır.

(Takip edebilir, yorum yapabilir ve paylaşabilirsiniz.)




Kaynaklar:

İnalcık, H. (2016). Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600). (Çevirmen: Ruşen Sezer). Yapı Kredi Yayınları. İstanbul.

Pulathaneli, C. (2009). Takiyüddin'in Pera'daki Gözlemevi. Osmanlı Bilimi Araştırmaları. X/2.

Tekeli, S., Kahya, E., Dosay, M., Demir, R., Topdemir, H. G., Unat, Y., Aydın, A. K. (2012). Bilim Tarihine Giriş. 8. Basım. Nobel. Ankara.

Türkiye'deki Teleskoplarla Bilim Sempozyumu. 14 - 15 Mayıs 2012. İÜ. Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü. İstanbul 2013.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder