Taşkınbilgist: Sokrates'in Ölümü Tablosu Bize Ne Anlatıyor?

25 Nisan 2018 Çarşamba

Sokrates'in Ölümü Tablosu Bize Ne Anlatıyor?



Arkasında hiçbir yazılı eser bırakmayan Sokrates, felsefe tarihi açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilir. M.Ö. 469 yılında Atinalı bir taş işçisinin oğlu olarak dünyaya gelen, çalıştığı bir iş olmadığı için aylak aylak gezen, kendine bakanlara "İki gözünü aynı anda görme olanağınız yoktur" dedirtecek kadar çirkin adledilen bir adam nasıl olur da felsefe gibi bir etkinliğe yön verecek kadar etkili olabilir? 



Aslında sorunun cevabı kendi içinde saklı. Felsefe düşünsel bir etkinlik alanı olarak görülür. Sokrates'e gelince onun esas başarısı felsefi düşüncenin merkezine insanı koyabilmesidir. Sokrates, felsefi düşünceyi göklerden yere, yaşadığımız dünyaya, hatta tek tek bireylere kadar indirebilmiş bir filozoftur. Antikçağ boyunca filozofların büyük çoğunluğu Sokrates'i filozofların en kusursuzu olarak görmüşlerdir. 



Tablomuza gelirsek, 1787 yılında Jacques - Louis David tarafından Yeni - Klasikçilik Akımı doğrultusunda yapılmış bir yağlı boya tablosudur. Tabloda Sokrates'in idam sahnesi yansıtılır. 




Peki, ne oldu da bu denli önemli bir adam ölüme mahkum edildi? 


Sokrates, Anytos ve iki yandaşı tarafından "devletin tanıdığı tanrıları tanımamak, onların yerine başka tanrılar tanıtmak; gençlerin ahlakını bozarak yoldan çıkarmak; devletin yasalarına itaat etmemek" suçlamasıyla dava edilir. Küçük bir grubun savunmasına karşın büyük bir grubun isteği doğrultusunda idamına karar verilir ve M.Ö. 399 yılında baldıran zehri içirilerek idam edilir. 



Tablodaki sahne Sokrates'in tutulduğu zindanı yansıtır. Sahnenin ortasında ışığı kendi üzerine toplayan kişi olarak Sokrates vardır. Üzerinde beyaz bir elbise görülür. Beyaz adaletin ve masumiyetin rengidir. Sokrates'in oldukça sağlam ve kendine güvenen, kendinden emin görüntüsü ile ölüme meydan okuyor gibi görünmesinin cevabı onun felsefesinde saklıdır. Sokrates'e göre, insanlar dünyaya gelmeden önce ruhları yaratılmış ve bu ruhlar her şeyin bilgisine sahiptir. Ancak ruh bedenle birleştiğinde bu bilgileri unutur. Bu yüzden doğru yöntemleri kullanarak insanların ruhunda bulunan bilgileri zihne akıtmak gerekiyor. Burada Sokrates'e göre bilgi sadece hatırlamaktan ibarettir. Sokrates'in öğrencilere dönerek bir şeyler anlatıyor gibi parmağını havaya kaldırıyor olması, öğrencilerine son bir ders veren bir öğretmeni temsil eder. Burada ölümün bir son olmadığı ve ölümden sonra yaşayacak ruhun ölümsüzlüğü simgelenir.

 


Sokrates'e doğru uzatılan kadeh, ölümü temsil ediyor; çünkü içinde baldıran zehri var. Ancak Sokrates'in dik duruşu; ölümden korkmadığını, zehri dikkate bile almadığını, hatta ölümü içten içe istediğini bile göstermesi bakımından önemli. Kadehi uzatan kişinin genç olması filozofu yargılayan ve ölümüne karar verenlerin düşüncelerinin toyluğunu gösteriyor. Zehri uzatan celladın üzerindeki elbisenin rengi kanı, hırsı ve ihtirası simgeleyen kırmızı olması da önemli detaylar arasında yer alır. Genç cellat yüzünü geri dönerek aslında bu eylemi yapmak istememekte, insanların en erdemlisi olarak görülen Sokrates'in ölüm sahnesinde yer almak istememektedir. Ancak yönetenlerin emri altında istemediği bir eylemi yapıyor izlenimi uyandırır. 



Sokrates'in dizine elini koyup ona yalvarır gibi bakan ise yakın arkadaşı Kriton'dan başkası değildir. Mahkeme kararı sonrası onu kaçmaya ikna etmeye çalışır ama başarılı olamaz. Çünkü kaçmak demek Sokrates için suçlamaları kabul etmek demek olacaktır. Mahkemede Sokrates'e birtakım kurtuluş yolları da sunulur. Denilir ki "gel özür dile ve böyle şeyleri bir daha yapmayacağını söyle bu işi tatlıya bağlayalım." Bunun üzerine Sokrates, "Ben susamam ki, ben hayatı sorguluyorum" der. Burada da onun en çok bilinen sözü "Sorgusuz bir hayat, yaşanmaya değmez." akıllara geliyor. Onun bütün amacı "Doğru bir yaşayış nedir?" sorusuna cevap bulmaktır. Düşüncelerinin ana teması ahlak üzerine kurulur. Bu yüzden de kendini erdemin öğretmeni olarak görür. 


Sokrates mahkemede verdiği bu cevapla aslında sorgulamadan geçen bir hayatın anlamsız olduğunu dile getirirken, bu sorgulamanın da tek başına olmayacağını vurgulayarak başka insanlara da olan ihtiyacı öne çıkartır. Ona göre insan insanın aynasıdır, insan ancak diğer insanlar arasında kendini daha iyi anlayabilir. 


Sokrates'e mahkemede o zaman ülkeyi terk et diyorlar ama onu da kabul etmiyor ve pazarlığa yanaşmıyor. Yüksek miktarda kefaret istiyorlar, onu da veremeyeceğini söylüyor. Tüm bunlar düşünceleriyle ne kadar tutarlı olduğunu, otoriteye canı pahasına da olsa boyun eğmediğini gösteriyor. Ancak Sokrates tüm bunları gözü pek, cesur, tarihe geçmek için yapmıyor, bunlara inandığı için yapıyor. Kendini uyuz bir ata dadanan at sineğine benzetiyor. Aslında buradaki uyuz at, yozlaşmış Atina devletinden başka bir şey değil. Burada Atinalıları uykusundan uyandırmaya çalıştığını ima ediyor. 



Duvarda kapanıp ağlayan figür Apollodorus. Sokrates, çok fazla ızdırap çekip sızlandığı için onu yanından uzaklaştırmış. 




Yatağın ayak ucuna sırtını yaslayıp başı önünde yaşlı olarak resmedilmiş figür de Sokrates'in öğrencisi ve felsefe tarihinin en önemli filozoflarından Platon'dur. Bu idam sırasında Platon oldukça gençtir. Ancak ressamımız burada Platon'u yaşlı gösterirken idam edildiğinde 70 yaşında olan Sokrates'i genç, kaslı ve sağlam göstermiştir. Platon'un yanı başında bir parşömen ve kalemi durmakta. Bugün Sokrates'e ait bildiklerimizi Platon'a borçlu olduğumuzu yansıtıyor olabilir bu sahne... 




Sokrates'in arkasındaki duvarda demir bir mandal ve yerde de zincir bulunur. Bu Sokrates'in tutuklu olduğunu, buranın da zindan olduğunu temsil eder. Sokrates'in yatağının üzerinde ise bir müzik aleti olan Arp görünür. Bu durum Sokrates'in korkarak ölümü beklemek yerine yeni notalar ile Arp çalmaya devam ettiğinin göstergesidir. 




Odanın çıkısında merdivenlerdeki arkasını dönmüş Sokrates'e el sallayarak veda eden kişi ise eşi Xanthippe'dir. Sokrates'in yanına gelip "Seni haksız yere idam ediyorlar." diye söylenip ağlamaya başlayınca Sokrates'in "Haklı yere idam etselerdi daha mı iyiydi?" şeklindeki ironisi, onun kişiliğini ortaya koyar. 


Sokrates hayatı boyunca doğrunun peşinden koşan meraklı, araştırmacı ve sorgulayıcı  tavrıyla etrafındaki hantal kitleleri rahat bırakmamış onları düşünmeye teşvik etmiştir. Kendi deyimiyle "Bir şey biliyorum, o da hiçbir şey bilmediğim." ifadesiyle hakikat arayışını dile getirmiştir. Çünkü bu söylem paradoksal bir söylemdir. Kişi tek bir şey bile biliyorsa bir şey bilmediğini iddia edemez. Ama burada Sokrates, bilgeliğin merak duygusuyla başladığını vurgular. Eğer bir kişi çok şey bildiğini sanıyorsa o kişide merak duygusu olmaz ve araştırmadan, sorgulamadan bir hayat yaşar. Böyle bir hayat da yaşanmaya değer değildir.  


Louis David'in bu tablosu sıradan bir tablo olarak görülemez. Tarihi bilgisi kuvvetli olan herkes tablonun yapılış tarihi ile dünya tarihinin dönüm noktalarından birinin tarihinin yaklaşık olarak aynı zamanlara geldiğini fark etmiştir. Tablonun tarihi 1787 Amerikan Devriminin hemen sonrası ile Fransız İhtilalinin hemen öncesidir. Fransa'da kitlelerin insan hakları için monarşilerle, soylularla  mücadele ettiği bir dönemdir. İşte böyle bir dönemde, yaşadığı toplumda yönetici sınıfa canı pahasına karşı durmuş ve sembol olmuş Sokrates figürü göründüğünden çok daha farklı anlamları içinde barındırır. 




Toplumun rahatını bozan kişiler her zaman topluma bir tehdit olarak görülür. Sokrates de öğrencisi Platon'un deyimiyle mağaradan dışarı çıkmış ve gördüklerini mağaradakilere anlatmaya çalışan bir kişidir. (Bknz. Platon'un Mağarası) Bu yüzden de cezalandırılmıştır. 


(Takip edebilir, yorum yapabilir, paylaşabilirsiniz.)


Kaynak: 
Dürüşken, Çiğdem. (2014). Antikçağ Felsefesi. Alfa Yayıncılık. İstanbul.


6 yorum:

  1. Hep mi doğruyu söyleyenler cezalandırılır?:/

    YanıtlaSil
  2. Değerli bilgiler için çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. çok güzel bilgiler ellinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. sağolun çok ilgimi çekti emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. ilgimi çok çekti sonuna kadar okudum ve sokrates ya zegir içirilerek yada kendi nefesini tutarak ölmüştür

    YanıtlaSil