İnsanlık büyük tehlike altında ve insanlığın geleceğinin ne olacağını kestirmek olukça güç. İnsanlığın başında iklim değişikliği çok büyük bir sorun olarak duruyor ve bununla nasıl baş edeceğimizi ise henüz bilmiyoruz. Daha da kötüsü etkileri her gün artan bu iklim değişikliğinin bizi nereye götüreceği belirsiz. Bununla beraber dünyamız asla güven içinde değil. Şu an dünyanın hakim gücü gibi görünsek de insanlığın yok olması oldukça ihtimal dahilinde.
Örneğin günümüzden 65 milyon yıl öncesine kadar Dünya’da hakim güç olarak Dinozorlar vardı. Ancak Meksika’nın Yucatan bölgesine düşen meteorit, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasından 1 milyar kat daha büyük enerji ortaya çıkardı. Bu çarpma sonucunda Dünya’nın yapısında ekolojik ve jeolojik önemli değişiklikler olmuş ve dinozorlar da dâhil olmak üzere yeryüzünde yaşayan hayvan türlerinin %75’i yok olmuştur. Böyle bir durumun biz insanlığın başına gelmeyeceğinin garantisi yok. Özellikle 2013 yılında Rusya’ya düşen bir asteroitin ortaya çıkardığı enerji 30 nükleer silahın gücüne eşit durumdaydı. Böyle bir durumda insanlığın yok olmasının önüne geçilmesinin tek yolu, insanlık için ikinci bir yaşam alanı bulmak.
(Yazıyı video olarak izleyebilirsiniz.)
Bunun için uzun yıllardır çalışmalar devam ediyor. Bu çalışmalar sonucunda bulunan dünya benzeri gezegenler dünyamızdan milyonlarca ışık yılı uzaklıkta bulunuyor. Bu mesafelerdeki gezegenlere ulaşmamız günümüz teknolojisiyle mümkün görünmüyor. Bu yüzden insanlık için en uygun gezegen olarak Mars var. Mars’ın ikinci yuva olarak seçilmesinin birden fazla nedeni var. Şimdi bu nedenleri detaylı olarak ele alalım:
Güneş sistemimizde Dünyadan sonra yaşanılabilir özelliğe en çok sahip gezegen olan Mars, Dünya gibi yaklaşık 4.6 milyar yıl önce oluştu. Jeolojik olarak, Mars ve Dünya birçok ortak özelliği paylaşıyorlar ve ikisi de karasal gezegenler olarak biliniyor. Her iki gezegenin yüzeyindeki kayaların çoğunluğu bazalt olarak bilinen magmatik kayaçlar.
Her iki gezegeni oluşturan katmanlar da benzer: Dünya gibi, Mars da bir atmosfere, kabuğa, mantoya ve bir çekirdeğe sahip. Kayalık katmanların bileşimi de benzer.
Dünya gibi, Mars'ta da dört mevsim var. Mars’ta mevsimler ve yıllar dünyanın iki katı uzunlukta. Marsın bir yılı 687 gün. Marsın normal bir günü de dünyanın bir gününden 37 dakika daha uzun. Ayrıca Mars'ın Phobos ve Deimos adında iki uydusu var.
Mars 4.6 milyar yıl önce oluştuğunda bugünkü özelliklerinden çok farklı durumdaydı. Dünya gibi kalın bir atmosferi, gölleri ve nehirleri vardı. Mars’ın kuzey yarımküresini kaplayan bir de okyanusu vardı.
Fakat bugün Mars çok farklı. Yüzeyinde akışkan halde hiç su yok. Atmosferi Dünyanın atmosferinden 100 kat daha ince. Atmosfer basıncı dünyanın % 0.6 sı kadar. Atmosferinin %96’sı karbondioksit, geri kalanı ise argon ve nitrojen gibi gazlar. Atmosferi ince olduğundan sıcaklık değişimleri çok fazla. Ortalama -81 derece. Ultraviole ışınları ve radyasyon Mars’ın yüzeyine direk etki ediyor. Marsın alanı Dünyamızdan daha küçük, aktif plaka tektoniğine sahip değil ve şu anda aktif küresel manyetik alana da sahip değil. Marsta yerçekimi de dünyaya göre oldukça az.
Peki, Marsta ne oldu da bu koşullara gelindi? Nasıl korkunç bir iklim değişikliği süreci yaşandı? Bu sorunun cevabı bizim için oldukça önemli. Bunun nedeni, içinde yaşadığımız Dünya da Mars ile aynı kaderi yaşayacak mı? sorusuna cevap bulabilme isteğidir.
Araştırmacılar, Mars’ın iklim geçmişini öğrenmek amacıyla çalışmalar yapıyorlar. Dünyanın iklim tarihini öğrenmek amacıyla Antarktika ve Kuzey Kutup noktasında buz kütlelerinden örnekler alınıp onlar içinde milyonlarca yıl öncesinden kalma hava kabarcıkları yoluyla dünyanın iklim geçmişi hakkında detaylı bilgiler elde edilebildi.
Aynı şeyi Mars için de yapılabilir. Mars’ta donmuş halde su var, buzullar var. İşte bu buzullardan örnekler alınıp dünyaya getirilip analiz edilmesi gerekiyor. Bunun için Marsın yüzeyinde yaklaşık 300 metrelik bir sonda yapılması gerekiyor. Eğer bunu başarabilirsek Marsın yaşadığı korkunç iklim değişikliğinin nedenlerine ulaşabiliriz.
Marsta hayat olup olmadığını da bilmiyoruz. Bunun için fosil kalıntılarına ihtiyacımız var. Mars hakkında daha fazla bilgi elde edinmek için 40’ın üzerinde roket fırlatıldı. Ancak bunların sadece 3-1 i başarılı oldu, diğerleri ya parçalandı ya da Mars’ı tutturamadı. Marsa ulaşmak kolay değil. Dünyamızdan yaklaşık 230 milyon km uzakta. Tabi bu mesafe Dünya ve Mars ın güneş etrafında dolanım sürelerinin farklılığı nedeniyle sürekli değişiyor. Bugünkü teknolojik imkanlarla Mars’a yolculuk 150 - 300 gün arası sürüyor. Bu fırlatma hızı, Dünya ve Marsın hizalanması, yakıt kullanımı gibi birçok koşula bağlı. Daha da önemli bir nokta roket fırlatımı rastgele yapılamıyor, Mars ile Dünyanın aynı düzlemde olmaları gerekiyor, bu da 2 yıl demek. Çünkü Mars ve dünya 2 yılda bir aynı düzleme geliyor.
Peki, eğer bir gün insanlık için hayatta kalmanın tek yolu Mars olacaksa bu nasıl gerçekleşecek?
Bilim insanları bu soruların cevaplarını bulmak için uzun yıllardır çalışmalarını sürdürüyor. Dünya üzerinde Mars’a benzeyen alanlarda çalışmalar yürütülüyor. Mastaki bazalt kayalar gibi fazla demir oranına sahip bazalt kayalardan dolayı İzlanda; Mars gibi çok soğuk ve kurak koşullara sahip Antarktika, Mars benzeri kuru kayalara sahip Şili'deki Atacama Çölü, aşınmış, tabakalı kaya dizilerinde bazalt volkanizmaya sahip Arizona ve Marstaki Olympos Dağı gibi büyük bazalt kalkan volkanlarına sahip Hawaii gibi Mars benzeri alanlarda mars hakkında çalışmalar sürdürülüyor.
Eğer insanlık Marsa taşınacaksa çözülmesi gereken bazı sorunlar da var. Marsta yaşamımızı devam ettirebilmemiz için oksijen, su, yemek, barınak ve kıyafet sorunlarını çözmek zorundayız.
Marsın yüzeyinde yaklaşık 4 milyon metreküp donmuş halde su var. Marstaki birçok kraterin içinde buz tabakası var, toprağın altında yer altı su kaynaklarının olduğu düşünülüyor. İnce atmosferi de %100 nemli durumda. Marsı tekrar yaşanılabilir bir yer yapmanın yolu bu donuk haldeki suyu ısıtıp buharlaştırabilmekten geçiyor. Marstaki havanın %96’sının karbondioksit olması bizim orada yaşamamızın önündeki en büyük engellerden biri. Eğer biz donmuş suyu ısıtmayı başarabilirsek donuk haldeki gazlar tekrar atmosfere katılacak ve gezegen üzerinde sera etkisi oluşturacak. Bu atmosferin kalınlaşmasına da katkı sağlayacak ve tekrar Marsta göllerin nehirlerin oluşmasına ortam hazırlayacak. Bu sayede bitkiler yetiştirilebilecek ve onların fotosentez yapması yoluyla da atmosferdeki oksijen miktarı arttırılacak. Marsta hava basıncı çok düşük ama bitki bilimcileri bu basınç ortamında da bitki yetiştirilebileceğini düşünüyorlar. Tabi bunun gerçekleşmesi için en az 1000 yıla ihtiyacımız var. Ve bununla beraber oksijen miktarını da dünya ile benzer seviyeye getirmek durumundayız.
Barınma sorununa gelince Marsta şu an çok fazla güneş radyasyonu ve kozmik ışık radyasyonu var. Ancak Marsın toprak yapısı tuğla yapmaya oldukça elverişli görünüyor. Bu topraktan yapılacak tuğlalarla barınaklar inşa etmek mümkün.
Kıyafet sorununa gelirsek önceleri özel tasarım kıyafetler içinde hayat sürmek mümkün olacaktır. Zamanla atmosfer sorunlarını çözdüğümüzde de bu özel kıyafeti çıkarabiliriz.
Mars konusunda NASA’nın çalışmalarının tarihi oldukça geçmişe dayanıyor. İlk başarılı olan NASA mekiği Mariner 4, 288 gün süren yolculuğunun ardından 14 haziran 1965’te Marsa ulaşarak 21 fotoğraf göndermeyi başarmıştı. Bu tarihten sonra da Mars görevleri devam etti. Son 15 yıla bakıldığında ise NASA’nın Mars çalışmalarına hız verdiği görülmekte. Marsa 2004’te gönderdiği araçlardan Opportunity, uzun yıllar görev yaptıktan sonra Haziran 2018 de Mars’ın korkunç kum fırtınalarından birine yakalandı ve bir daha da iletişime geçilemedi, Şubat 2019’da ise Opportunity nin görevine son verildiği duyuruldu.
NASA’nın 2012’de gönderdiği Curiosity ise hala görevine devam etmekte.
NASA, Mars a en son Kasım 2018’de Insight’ı indirdi. İnsight Mars’ın iç yapısını, çekirdeğini, ısısını, sismik hareketlerini ve daha birçok sırrını araştıracak. Aynı zamanda Güneş sistemimizdeki Dünyamız da dahil karasal gezegenlerin evrimini, değişimini ve özelliklerini daha iyi anlamamıza yardım edecek. Tüm bunlara ek olarak da Mars ın yüzeyinin fotoğraflarını çekecek ve sonda yapılacak en uygun yeri belirleyecek. Insight’ın mekanı ise Marsın ikinci en büyük volkanik platosu olan Elysium Planitia.
NASA gelecek yıl Mars’a bir uzay aracı daha göndermeyi planlıyor. Mars 2020 adını taşıyan bu aracın amacı ise Mars’ta yaşam belirtisi aramak, kaya ve toprak örnekleri toplamak ve bunları dünyaya getirmek. Aslında Nasa gelecekte Mars a insan da göndermeyi planlıyor. Mars 2020 aracı Marstaki güncel havayı, rüzgarları, radyasyonu, toprak yapısını anlamamıza yardım edecek. Bunlar analiz edildikten sonra bu koşullara uygun teknoloji üretilecek. NASA’ya göre 2040’a kadar insanlar Mars’a gidebilecek.
Nasa’nın çalışmaları devam ededursun Mars’ın kolonileştirilmesi için 2002’de Space x’i kuran Elon Musk’a kalırsa bu çok daha erken olacak. Ona göre insanlar 2025 veya 2027’de Mars’ta olacak.
Gelecekte insanlığın Mars’ta koloniler kurup kuramayacağını ise bize zaman gösterecek. Bu konuda Stephen Hawking in bir sözüyle videomuzu bitirelim. “Eğer uzaya açılmazsa, insan ırkının bir geleceği olmaz.”
Kaynak:
NASA's Mars Explonation Program.
https://mars.nasa.gov/#
Donmuş Buzul
NASA/JPL/MSSS
Colonization of Mars
D Mitriy [CC BY-SA 3.0 (https://creativecommons.org/licenses/by-sa/3.0)]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder