Taşkınbilgist: Tarihin En Çok Korkulan Adamı- CENGİZ HAN (Hayatı- Savaşları-Kanunları- Kişiliği)

20 Aralık 2019 Cuma

Tarihin En Çok Korkulan Adamı- CENGİZ HAN (Hayatı- Savaşları-Kanunları- Kişiliği)













Günümüzden, yaklaşık 800 yıl önce bir adam, o dönemde bilinen dünyanın neredeyse yarısına hakim oldu ve insanlığa, kendisinden sonra birkaç nesil boyunca devam edecek bir korku saldı.

Düşmanları ona “Büyük katil”, “Tanrı’nın Cezası” dediler, tarihçiler ise “Mükemmel savaşçı”, “Taçların ve tahtların hakimi” dediler.

Bu adam için, sıradan ölçüler kullanmak zor. Ordusuyla harekete geçtiğinde, şehirler değil ülkeler istila ederdi. Geçtiği şehirler yerle bir olur, akarsuların yatakları değiştirilirdi. Bir zamanlar çok kalabalık olan yerleşimler, ondan sonra kurtların ve kuşların yaşadığı bir yere dönüşürdü.

Kendisine yakıştırılan tüm lakapları ve unvanları yansıtan bu adam “Cengiz Han”dır.

(Cengiz Han'ı YOUTUBE kanalımda izleyebilirsiniz.)



Peki, bir göçebe olan bu adam nasıl oldu da yeryüzüne korku salan mükemmel bir savaşçı, taçların ve tahtların sahibi oldu?

Cengiz Han’ı anlamak için önce onun yaşam koşullarını bilmek gerekiyor. Gobi Çölü’nün ortasından çıkan bu sıra dışı insanın, önce yaşamına, sonra da özelliklerine bakalım.

Cengiz Han, 12 Hayvanlı Türk Takvimine göre domuz yılının başında Deli-ün Boldok’ta doğdu. Miladi takvime göre 1162 yılıydı. Anlatılana göre, doğduğunda avcunun içinde kan pıhtısı vardı. Kahinler, onun büyük bir savaşçı olacağını ve çok kan dökeceğini söylediler. Babası Kıyat Tatar boyunun kabile reisi Yesügay Bahadır, annesi Ulun Ece’ydi.

Cengiz Han’ın çocukluk adı demirci anlamına gelen Timuçin’dir. Bu isim babası tarafından esir alınan bir Tatar kabile resinin adıydı. Timuçin, on üç yaşındayken babasını kaybetti ve babasına bağlı olan kabileler dağıldı. Bundan sonra Timuçin için zorlu yıllar başladı. Önce babası yaşarken nişanlandığı Börte, Merkitler tarafından esir alındı ve Kerayit Hükümdarı Tuğrul’a hediye edildi. Ancak, Yesügay Bahadır ile arkadaş olan Tuğrul, Börte’yi Timuçin’e geri gönderdi. Timuçin ve ailesi, geçimlerini sağlamak için balıkçılık ve avcılık yaptılar. Bu süre içinde farklı kabilelerle sürekli mücadele içinde oldular. Bu yoksulluk ve baskı dönemi, 27 yıl sürdü ve Timuçin’i daha sonra dünyaya korku salan kişi yaptı. Aynı zamanda bu süreçte hem yönetim hem de askeri açıdan kendini geliştirdi.

Bu dönemde birçok kabileye bölünmüş olan Moğolistan’da iki güçlü han vardı: Bunlar Kerayit Hanı Tuğrul ile Nayman Hanı Buyruk. Bunların yanında Yesügay’ın eski düşmanı olan Merkitler de önemli bir güçtü ve Timuçin’in güçlenmesini istemiyorlardı. Bu nedenle Timuçin’in olduğu yere baskın yaptılar, annesi ve eşini kaçırdılar, bütün malını yağmaladılar ve Timuçin canını zor kurtardı. Babasının dostu Kerayit Hanı Tuğrul’dan yardım istedi. Tuğrul Han, onun emrine büyük bir birlik verdi. 1197’de Timuçin, bu orduyla Merkitlerin üzerine yürüdü ve onları yenerek elinden ailesini kurtardı. 1199’da Tuğrul’la birlikte Nayman Hakanı Buyruk Han’ı bozguna uğrattılar. Aynı yıl içinde Tayciyutlar, Kataginler ve Dörmenler’i egemenlikleri altına aldılar. 1201’de Timuçin’in düşmanları bir araya gelerek, çocukluk arkadaşı ve kan kardeşi Camuka’yı büyük han ilan ettiler. Bunun üzerine Timuçin, onların üzerine yürüdü ve Camuka’nın kuvvetlerini bozguna uğrattı.

Bir süre sonra 1203’te Camuka ve Tuğrul birlikte Timuçin’e suikast planladılar. Bunu öğrenen Timuçin, ani bir baskınla Tuğrul’un otağına baskın düzenledi ve Kerayit ülkesini yağmaladı. 1205’te Tangut ülkesine saldırdı ve şehirlerini yağmaladı.

Timuçin, 1206 yılına gelindiğinde bütün bozkır hükümdarlarını egemenliği altında topladı. Onon ırmağı kıyısında aynı yıl toplanan kurultayda dokuz parçalı ak tuğ diktirdi. Kurultay sonunda “ cihan hükümdarı, göklerin oğlu, güçlü ve mükemmel savaşçı” anlamlarına gelen “Cengiz” unvanıyla kağan ilan edildi. Böylece Cengiz Han, bütün bozkır kavimlerinin en büyük hükümdarı durumuna geldi.

Cengiz Han, hükümdar olduktan sonra da akınlarına devam etti. Tangutlar, Merkitler, Uygurlar, Hıtaylar, Kırgızlar hakimiyeti altına girdiler. Ancak Cengiz Han’ın asıl başarıları bundan sonra başlıyordu. Önce yönünü Çin’e yöneltti. 1211’de Pekin’i kuşattı, uzun süren kanlı çarpışmalar sonrası Çin hükümdarıyla bir anlaşma imzalandı ve bir Çinli prensesle evelendi. Ancak barış ortamı uzun sürmedi, tekrar başlayan savaş sonucu 1215 yılında Pekin alındı ve Çin hükümdarı, Cengiz Han’ın kesin egemenliğini kabul etti ve vergi vermeye başladı.

Çin’den sonra yönünü Batı’ya çeviren Cengiz Han’ın karşısında Harezmşahlar vardı. 1218 yılında Moğol ticaret kervanı, Harezm ülkesinde yağmalandı ve kervandakiler öldürüldü. Cengiz Han, sorumluların kendisine teslim edilmesini istedi. Cengiz Han’ın bu isteği iletmeleri için gönderilen elçiler de öldürüldü, tarihte bu olaya Otrar faciası dendi ve Harezm ülkesine Moğol saldırıları başladı. Cengiz Han, 1219 yılının yazında bütün ordularıyla birlikte İrtiş bölgesine ulaştı ve buradan Otrar üzerine yürüdü. Sonbaharda şehri kuşattı. Oğulları Çağatay ile Ögeday’i burada bırakıp kendisi Buhara üzerine yürüdü. Üç günlük bir kuşatmadan sonra 10 Şubat 1220’de Buhara alındı. Mart ayında Semerkant da teslim oldu. Otrar’ı zaptettikten sonra Semerkant kuşatmasına katılan Çağatay ile Ögeday, Harezmşahlar’ın başşehri Gürgenç’e, Tuluy da Horasan üzerine gönderildi. Merv’de bazı tarihçilere göre 700.000, bazılarına göre ise 1.300.000’den fazla insan öldürüldü. Nîşâbur’da intikam hırsıyla kediler ve köpekler bile katledildi. Cengiz Han, 1220’de Tirmiz’i zaptetti. Ertesi yıl Ceyhun’u geçip Belh’i aldı. Gürgenç ise uzun süre kuşatılmasına rağmen alınamamıştı. Bunun üzerine Cengiz Han, oğlu Tuluy’u ağabeylerine yardım için gönderdi. Tuluy’un gelişinden sonra Moğol ordusu Gürgenç’in hendeklerini doldurarak şehri neft ile ateşe verdi. Daha sonra zanaatkârlar hariç halk tamamen katledilerek şehir tahrip edildi. Ardından Cengiz Han, Celâleddin Hârizmşah üzerine yürüdü. Celâleddin, Gazne ve Sind bölgelerinde yapılan savaşlarda bozguna uğrayarak kaçtı. 1223 yazını bugünkü Taşkent’in bulunduğu yerde geçiren Cengiz Han, 1224 yılında bütün Harezmşahlar ülkesini hâkimiyeti altına aldı ve Harezmşahlar’a karşı gerçekleştirdiği seferini tamamlayarak Moğolistan’daki karargâhına döndü.

Cengiz Han, kendisine bağlı olan Tangut Krallığının Harezmşahlar seferinde yardım göndermemesinin hesabını sormaya hazırlandığı sıralarda bir av esansında 1225 sonbaharı ya da 1226 ilkbaharında attan düşerek yaralandı. Karın bölgesinde ciddi ağrıları vardı ve ateşi çok yüksekti. Lipyuan Dağlarında gizli bir vadiye götürülerek şifalı bitkilerle tedavi edilmeye çalışıldı.

Bu şartlarda Cengiz Han, “Ölümümü kimsenin öğrenmesine izin vermeyin. Hiçbir zaman ağlamayın ve yas tutmayın, böylece düşmanlarımızın hiçbir şeyden haberi olmaz. Tangutlu idareciler ve halk belirlenen zamanda şehri terk ettiklerinde hepsini yok edin!” demiştir. Şehir alındığında Cengiz Hanın emri yerine getirildi. Tangut kralı öldürüldü, Yinçuan şehri yağmalandı, hükümdar mezarları açıldı ve halkı tamamen ortadan kaldırıldı. Bu yüzdendir ki kaynaklarda bundan sonra Tangutlar hakkında bir bilgiye rastlanılmadı.

Tüm uğraşlara rağmen Cengiz Han, 25 Ağustos 1227 de büyük olasılıkla iç kanamadan öldü. 65 yaşındaydı. Mezarının nerede olduğu, günümüzde de belli değil. Moğolların Gizli Tarihinde de bu konuyla ilgili hiçbir kayıt yoktur. Bazıları, öldüğü yere gömüldüğünü iddia ederler. Bazıları da doğduğu yerde gizli bir yere gömüldüğünü, cenaze konvoyunda görev alan herkesin öldürüldüğünü ve mezarın gizli tutulması için birçok atın mezarın üzerinde gezdirilerek mezarın belirginliğinin giderildiğini yazarlar.

Cengiz Han, uzun boylu, geniş yüzlü, uzun sakallı, uzun saçlı, küçük gözlü, yapılı biriydi. Onun görünüşünü tasvir edenler, Moğollara benzemediğini belirtiyorlardı. Cengiz Han, yüksek bir fizikî güce ve sarsılmaz bir iradeye sahipti. Çocukluğundan beri karşılaşmış olduğu olaylar ona olağan üstü sabır ve tahammül gücü, tecrübeyle işlenmiş bir zekâ kazandırmıştı.

Büyük bir asker olarak ün kazanmasının temelinde, o güne kadar bir birleri ile savaşmaktan başka bir şey yapmayan bozkır boylarını bir araya getirip 10'luk-100'lük-1000'lik gruplara ayırarak, liyâkata bağlı bir ordu meydana getirmiş olması yatıyordu. Böylece askerleri savaş alanındaki savaş gruplarına karşı bağlılık hissediyorlardı. Ayrıca Cengiz Han, askerleri içerisindeki en seçkin 10.000 askeri seçerek, kendisine sadakati ön planda tutan keshig adındaki özel muhafız birliğini kurdu.

Tüm askeri seferleri, sağlam bir hazırlıktan sonra yöneten Cengiz Han’ın büyük bir asker olarak ün kazanmasının bir diğer önemli sebebi kurduğu posta teşkilatı ve casus ağı ile istihbarat sanatına verdiği büyük değerdi. Casuslar, bilgi toplamakla, söylentiler yaymakla ve araziyi tanımakla görevlendiriliyordu. Alimler ise, geçtikleri nehirlerin ne zaman donacağını, balık veren gölleri ve çeşitli maden ocaklarının vaziyetlerini kaydedip, istila edilen yerlerde haberleşme ağını oluşturmak için posta teşkilatları kuruyorlardı.

Moğol İmparatorluğu’nun hukuk ve askerlik işlerini düzenleyen “Cengiz Han Yasası” olarak adlandırılan kanunlar vardı. Aslında bu kanunların tamamı bizzat Cengiz Han tarafından konulmuş değildi. Nesilden nesile aktarılan Moğol hukuk ve törelerinin, cilt halinde düzenlenmesiydi. Cengiz Han, kağan seçildiği 1206 kurultayında, bu kurallara bazı ilâveler yapmış ve bunları resmen yürürlüğe koydu. Otuz üç defter halinde düzenlenen ve Moğol hazinesinde saklanan kanunu uygulama görevini de bu kanunları en iyi bilen oğlu Çağatay’a verdi. Cengiz Han kanunları, gerektiğinde çok acımasız bir şekilde uygulanırdı. Cinayet, soygun, tasarlanmış yalan, zina, cinsel sapıklıklar, büyü ile kötülük yapmak, çalınmış bir malı saklamak gibi suçların cezası idamdı. O öldükten sonra bile Japon denizinden Polonya içlerine ve Macar ovalarına kadar Çin, İran, Rusya dahil birçok ülke Cengiz Han Yasası adı verilen bu kurallara göre yönetildi.

Moğolların geleneksel inançları Şamanizm’in ve Göktanrı inancının bir karışımıydı. Cengiz Han şamanizm’i benimseyen bir ortamda doğup büyüdüğünden dolayı şamanist özellikler içeren bir dini yaşam tarzına sahip biri olarak yetişmiş, etrafında sürekli olarak şamanizm’i temsil eden insanların varlığını yakından hissetmişti. Bu nedenle, şaman veya kam denilen kâhinlerin söylediklerinden çok etkilenir ve onlara fal baktırırdı. Şamanların aynı zamanda hastalıkları iyileştiren yönleri de vardı. Cengiz en çok onların kehanetleri ile ilgilenmiştir ki bu şamanlar arasında en fazla saygı duyduğu Kökçü idi. Ancak Şaman Kökçü'nün devlet işlerine karışması sonucu ortadan kaldırılması ile Şamanların etkisi büyük ölçüde azalmıştı. Cengiz Han hiçbir dine mensup olmadığı için, insanlar arasında dinlerinden dolayı bir ayırım yapmadı. Hangi dine mensup olursa olsun eğitimli kişilere ve din adamlarına iyi davranır, onları korurdu. Örneğin, Cengiz Han, Semerkant’ı istila ettikten sonra, ulema ve imamlar dahil 50 bin kişi baskıdan muaf tuttu.

Cengiz Han, amaçlarına ulaşma konusunda oldukça acımasızdı. Kendisine karşı çıkanları, teslim olmamakta direnenleri; çocukları, kabileleri ve şehirleriyle birlikte ortadan kaldırırdı. Onunla aynı dönemde yaşayan bir Arap tarihçi, Hz. Âdem’den o zamana kadar insanlığın mâruz kaldığı en büyük felâketin Moğol istilâsı olduğunu söyleyerek, “Keşke annem beni doğurmasaydı da tüyler ürpertici zulüm ve katliamları görmeseydim!” demiştir.

Cengiz Han, düşmanlarına ve kendisine ihanet edenlere karşı acımasız ve sert bir tavır sergilerken kendisine sadakat gösterenleri de ödüllendiriyordu. Küçük yaştan itibaren sürekli zorluklarla sınanmasından dolayı kendisine yardım eden kimseyi unutmadan, kardeşi ya da babası gibi görüp ödüllendirmiştir. Tayciyutlara esir düştüğü zaman, kaçarken onu evinde saklayan Sorhan Şira ve çocukları, çalınan atlarını bulmak için at hırsızlarının peşindeyken tanıştığı ve çok iyi dost olduğu Bughurçi, Camuka ile savaşı esnasında yaralandığı zaman onun yarasını iyileştiren ve karnını doyuran Celme ile yine Camuka ile savaşında atını öldüren oku atmasına rağmen gelip bağlılığını bildiren Cebe gibi kişilerin her birini, en yüksek mevkide rütbelerle ödüllendirdi.

En karakteristik vasıflarından biri de hainlere karşı duyduğu nefretti. Kötü duruma düşen efendilerine ihanet ederek kendisine yaranacaklarını sananları derhal idam ettirir, düşmanı olan hükümdarlara sonuna kadar sadık kalanları da hizmetine alarak ödüllendirirdi. Kerayitlerin lideri Tuğrul'un oğlu Sangum'un yerini söyleyen seyisin ve Camuka'yı yakalayıp Cengiz Han'a teslim eden beş arkadaşının da akıbeti felaket olmuş, öz hanlarına ihanet edenleri bütün nesilleri ile yok edin, emrini vererek onları idam ettirdi.

Cengiz Han, insanları seçme ve onların yeteneklerini ortaya çıkarma konusunda da oldukça başarılıydı. Mukhuali, Cebe, Subutay her biri ayrı ayrı onunkilerle eş değer askeri zaferler kazansalar da, hiçbir zaman bundan kişisel bir çıkar sağlamayı düşünmediler. Onları kendinden kopmayacak şekilde bağlamayı başardı ve hiçbir zaman ihanete uğramadı. 1206'dan sonra ölene kadar 21 yıl boyunca, kimse onun hükümdarlığını sorgulamadı.

Bunların yanında Cengiz Han, her tür eğlenceyi çok severdi. Büyük tutkusu avdı. Avın yanı sıra ayak topundan da çok keyif alırdı.

Cengiz Han’ın Cuci, Çağatay, Ögedey ve Tuluy adlı dört oğlu ile beş kızı oldu. Ancak Oxford Üniverstesi’nden biyokimyacı Chris Tyler-Smith ve arkadaşları tarafından yapılan bir DNA araştırmada, Orta Asya’da yaşayan 2123 erkeğin kromozomlarındaki değişimi incelediler. Araştırmacılar, incelenen grubun %8’inin Y kromozomlarının neredeyse aynı olduğunu belirlediler. Bu durum 16 milyon kişinin ortak atadan geldiğini ve bu kişinin de cengiz han olduğunu ileri sürüyorlar.

Cengiz Han'ın bir diğer önemli başarısı, Asya'yı birleştirmesiyle sınırlar ve gümrükleri kaldırmasıdır, Asya'daki iktisadi yapı değişmiştir. Halklar arası ticaret artmıştır. Hem Asya hem de Avrupa'daki sınırları sayesinde iki kıta arasında bilgi ve tecrübe akışını, kısa bir süre de olsa, sağlamıştır. İpek Yolu”nun işlek ve güvenli bir hale gelmesiyle doğu ile batı arasındaki ticaretin gelişmesindeki rolü ve ipek, ipekli kumaş, barut ve matbaa gibi Uygurlar ve Çinliler tarafından kullanılan pek çok unsurun Batıya taşınmasındaki etkisi Cengiz Han’ın başlattığı bu ilerleyiş ile ilgili olarak günümüzde, küreselleşme adı verilen kavramın babası olarak Cengiz Han’ın kabul edilmesi gerektiği şeklinde görüşler ileri sürülmüştür. Bu nedenle Aralık 1995’te ABD’de, Washington Post gazetesi Cengiz Han’ı son bin yılın en önemli adamı olarak ilan etti. Cengiz Han aynı zamanda Michael H. Heart tarafından belirlenen 'tarihin en fazla etki bırakan liderleri' arasında 29'uncu sırada yer alırken National Geographic tarafından tarihin en önemli 50 politika liderlerinden biri olarak seçildi, 1998'de Dr. Arwel'ın araştırması sonucunda bin yılın en büyük 10 kültürel efsanesinden biri olarak belirlenmiştir.


Bu yazıda yaşadığı yüzyıla korku salan Cengiz Han’ı ele aldık. Gelecek yazılarda görüşmek dileğiyle…

Kaynak:

Harold Lamb. (2010). Moğolların Efendisi Cengiz Han. İlgi Kültür Sanat.

Zeki Velidi Togan. (1941). Moğollar, Çingiz ve Türkler, İstanbul.

Moğolların Gizli Tarihi. Ankara. 1948.








1 yorum:

  1. Detaylı, harika bir yazıydı. Keyifle okudum bu büyük komutanın, hükümdarın hayatını.

    YanıtlaSil