Hepimiz
birer plastik bağımlısıyız. Şaşırdınız mı? Su içerken ya da balık yerken aynı
zamanda vücudumuza plastikleri de aldığımızı biliyor musunuz? Size inandırıcı
gelmeyebilir ancak bu doğru..
İçtiğimiz sudan soframızdaki tuza kadar hemen
hemen her şeyin içinde çoğu zaman gözle bile görülmesi imkansız mikroplastikler
var. Okyanuslarda, temiz su kaynaklarında, toprakta ve havada, her yeri ele
geçirmiş durumdalar… Peki, bu mikroplastikler nedir, nasıl yiyeceklerimizin
içine girebiliyor ve bu soruna karşı ne yapabiliriz. Gelin insanlığın giderek
artan en önemli sorunlarından mikroplastiklere daha detaylı bakalım.
(Konuyu youtube kanalımdan izleyebilirsiniz.)
(Konuyu youtube kanalımdan izleyebilirsiniz.)
İnsanlığın
plastik kullanımının tarihi çok eski değil. İlk plastik 1907’de icat edildi
ancak plastiklerin yaygın kullanılmaya başlaması 1950’lerde oldu. Kısa sürede
hayatımızın her alanında yer bulan plastikler, kullandığımız bilgisayardan
telefonlara, su içtiğimiz şişeden kullandığımız araçlara kadar çok geniş bir
alana yayıldılar. Ancak bu plastik kullanımının büyük çoğunluğu, ambalajlarda
ve tek kullanımlık ürünlerde karşımıza çıkıyor.
Plastik poşetler ve pet şişeler gibi makroplastikler, zaman içinde
mikroplastiklere dönüşerek canlı yaşamını tehdit ediyor.
Peki
mikroplastik nedir ve makroplastikler nasıl mikroplastiklere dönüşüyor?
Mikroplastikler,
çevreyi kirleten çok küçük plastik parçalarına verilen isim. Yapılan
sınıflandırmaya göre 5 mm çapından küçük olan plastiklere mikroplastik deniyor.
Bunlar kozmetik, giyim sektörü ve endsütriyel süreçler gibi çok çeşitli
kaynaklardan doğal ekosisteme giriyor ve canlı yaşamını tehdit ediyor.
Öncelikle doğaya atılan büyük boyutlardaki plastikler, güneşten gelen ultra
viyole ışınlarıyla, dalgalarla, rüzgar ve diğer ayrıştırıcı canlılar aracılığıyla
küçük parçalara ayrılıyorlar. O kadar küçük parçalara ayrılıyorlar ki çoğu
zaman insan gözüyle ayırt edilmeleri imkansız hale geliyor. Bu nedenle birçok
deniz ve kara canlısı, bu mikroplastikleri yutuyor. Mideleri plastiklerle dolu
olduğu için yaşamını kaybeden balinalar ve kuşlar, mikroplastiklerin canlı
yaşamını nasıl tehdit ettiğini gösteriyor.
Mikroplastikler
ikiye ayrılıyor. Birincil mikroplastikler; küçük plastik pellet döküntüleri ve
mikroboncuklar gibi küçük parçalar olarak üretilen ve bazı ilaçlarla kozmetik
ürünlerinde kullanılan mikroplastiklerdir. Yüz ve vücut temizliğinde kullanılan
kozmetik ürünlerde, birincil mikroplastikler sıklıkla kullanılıyor. Parçalanma
süreci sonrası ortaya çıkan sentetik tekstil lifleri, araç lastiği döküntüleri,
plastik atıklar ve döküntülere ise ikincil mikroplastikler deniyor.
Özellikle
denizlerde, göllerde ve nehirlerde bulunan mikroplastikler, deniz canlıları
için büyük bir tehlike. 2015 yılında New York Eyalet Üniversitesi’nde yapılan
bir araştırmada, insanların sıklıkla tükettiği 18 balık türünde mikroplastikler
bulunmuş. Yapılan bir diğer çalışmada deniz ürünleri tüketen ortalama bir AB
vatandaşının, bir yılda 11 000 mikroplastik tükettiği ortaya konulmuş. Yine
2018 sonlarında yapılan bir çalışmada, 2000’in üzerinde deniz canlısının
mikroplastiklerden zarar gördüğünü gösteriyor.
Mikroplastikler,
sadece deniz canlılarını etkilemiyor. Yapılan çalışmalar yediğimiz ballarda da
mikroplastikler olduğunu gösteriyor. Çünkü arıların ballarını topladıkları polenlerde
mikroplastikler tespit edilmiş durumda.
Bunun
yanında hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan ve soframızda kullandığımız
tuzların, çok büyük bir bölümünde mikrplastikler var. 8 ülkeden 16 tuz çeşidi
üzerinde yapılan incelemeler, bunların tamamında mikroplastik olduğunu ortaya
çıkardı.
Ayrıca
mikroplastikler, soluduğumuz havayı da olumsuz yönde etkiliyor. Bunun nedeni
besin zincirinin temelinde bulunan ve alg fotosentezi ile oksijen üretiminde
merkezi bir öneme sahip olan mikroalgler, bu mikroplastiklerle etkileşim içine
giriyorlar. Bu etkileşim mikroalglerin işleyinde bozulmalara sebep olduğundan
oksijen üretim sürecini de olumsuz yönde etkiliyor.
Mikroplastiklerin
kaynakları neler?
Mikroplastikler,
kirli su arıtma tesisleri, araba ve kamyon lastikleri, kozmetik ürünleri,
paketleme ve taşıma işlemleri, üretim, balık üretim merkezleri, plastik şişe
üretim merkezleri ve giyim gibi çok farklı kaynaklarla besleniyor.
Özellikle
giyim konusuna değinmekte fayda var. Çamaşır makinamızda bir sentetik giysi
yıkanırken yaklaşık 2000 mikroplastik lif ortaya çıkıyor ve bu lifler boşaltım
ile kanalizasyona, oradan da akarsular aracılığıyla göller ve denizlere
gidiyor.
Kadınların
sıklıkla kullandığı bir cilt temizleme ürününde ise 300 binden fazla mikroboncuk
bulunuyor ve bu temizlenme sonrası bunlar kanalizasyon sistemiyle diğer yerlere
taşınıyor.. Burada bir öneride de bulunalım. Aldığınız kişisel bakım
ürünlerinin içindekiler bölümüne bakarak mikroplastik içerip içermediğini
öğrenebilirsiniz. Özellikle kozmetik ürünlerinde en çok kullanılan mikroplastik
polietilen’dir. Bunun yanında mikrobeads de sık kullanılan bir mikroplastiktir.
Mikroplastiklerin
insan hayatına olan etkileri, henüz araştırma aşamasında ancak diğer canlılar
üzerindeki etkilerine bakıldığında ölümcül sonuçlar ortaya çıkarabildiği
görülüyor. Bunlar, canlıların bünyelerine girdiklerinde sindirim, boşaltım,
üreme ve büyüme sistemleri üzerinde bozucu etkiler yaparak yaşamı olumsuz yönde
etkiliyorlar.
Özellikle
diş macunlarında ve temizlik ürünlerinde mikroplatiklerin bulunduğu
biliniyordu. Ancak artık mikroplastiklerin neredeyse tüm ürünlerin içine
girmesi canlı hayatı için büyük bir sorun olmaya başladı ve bu durum yaklaşık 7
yıl önce yapılan bir araştırmayla ortaya çıktı. İçtiğimiz su da bile bulunması
ve artıma yapsak bile bu mikroplastiklerin arıtılamayacağının görülmesi insan
sağlığı için büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Hem insanlar için hem de
karasal ve denizel canlı yaşamı için büyük tehlike olarak görülen
mikroplastiklerle mücadele etmenin yolu, farkındalık yaratmaktan geçiyor. Çünkü
insanlığın ürettiği plastiklerin çok az bir bölümü geri dönüştürülürken büyük
bir bölümü nehirler yoluyla denizlere ve diğer yollarla da karalara taşınıyor.
Denizlere ve okyanuslara taşınan bu plastikler, okyanuslar üzerinde çöpten
adalar oluşturdu ve bu artmaya devam ediyor. Özellikle pasifik okyanusundaki
çöp adası yaklaşık olarak Türkiye büyüklüğünde…Okyanuslar üzerindeki bu çöp
alanların oranı ise türkiye’nin yaklaşık 16 katı…ve her gün yaklaşık 8 milyon
ton plastik deniz ve okyanuslara gidiyor ve bu artarak devam ediyor.
Peki, bireysel olarak bizler ne yapabiliriz?
Öncelikle
mikroplastiklerden dünyamızın temizlenmesi çok zor bir süreç. Bireysel ve toplumsal
olarak, farkındalık gerekiyor. Bireysel olarak yapabileceğimiz belli başlı
birkaç önemli adım var.
Tek
kullanımlık poşetler yerine tekrar kullanılabilir torbalar tercih edebiliriz.
Ülkemiz bu yıl poşet kullanımını azaltmak için, poşetleri ücretli hale
getirerek bu konuda bir adım attı.
Su
yaşamın temel kaynağı durumunda. Bu yüzden sürekli olarak pet şişede su içip,
sonra onu çöpe atmak yerine tekrar kullanılabilir cam şişeler kullanabiliriz.
Kişisel
temizlik ve bakım ürünlerini alırken içindekiler bölümlerine bakılarak
polietilen ve mikrobeads içermeyen ürünler tercih edilebilir.
Mağazalara
gittiğimizde sentetik giysiler yerine doğal pamuklu giysileri tercih
edebiliriz.
Ayrıca
tüketim odaklı bir yaşam yerine, minimal bir yaşam tercih edebiliriz. Böylece
dünyamızın mikroplastiklerden korunmasına katkı sağlayabiliriz.
Unutmayalım
ki dünyamız bizim yüzümüzden acı çekiyor, dünyamızın acı çekmesi aynı zamanda
bizim de acı çekmemiz anlamına geliyor. Şu an insanlığın tek yuvası içinde
yaşadığımız mavi gezegenimiz. Ona iyi bakalım.
Bu plastikler nedeniyle dünyamız mahvoluyor.
YanıtlaSilBu arada bloğuna mail abonelik butonu koyarsan daha rahat takip edebiliriz:)