Depresyon, ruhsal olarak durumumuzu, duygularımızı ve davranışlarımızı etkileyen ruhsal bir rahatsızlık olarak bilinmektedir. Depresyon farklı yönlerden hayatımızı etkilemektedir. Duygularımızı, davranışlarımızı, düşüncelerimizi ve bedensel tepkilerimizi yakından etkiler.
Ruhsal bir rahatsızlık olarak görülen depresyonu David Burns farklı şekilde ele almaktadır. Ona göre depresyon bir rahatsızlıktan ziyade çarpıtılmış olumsuz düşüncelerimizin bir sonucudur. Depresyonun en önemli nedeninin gerçekdışı olumsuz düşüncelerimiz olduğunu düşünen Burns, olumsuz düşüncelerimize hep acı veren duyguların eşlik ettiğini söyler.
Depresyonda olduğumuz zaman aklımızdan geçen düşünceleri belirlememizi isteyen Burns, içinde bulunduğumuz kötü duyguların nedeninin bu düşünceler olduğuna göre işe bunları nasıl değiştirebileceğimizi öğrenerek başlamamızı tavsiye eder. Böylece içinde bulunduğumuz duygu durumumuzu da değiştirme fırsatı yakalamış olacağımızı dile getirir.
Aklımızda
sürekli var olan bu düşünceler otomatikleşmiş düşünceler haline gelmişlerdir.
Ne zaman nereden çıkacakları belli olmayan bu düşünceler hislerimizi yakından
etkiler. Bunun nedeni hislerimizin tamamen bizim olaylara bakışımızla ilgili
olmasındandır. Epictetus, kişilerin “olayların değil onlar hakkındaki
görüşlerinden rahatsız olduklarını söylerler.” Benzer şekilde Shakespeare bile “iyi
ve kötü diye bir şey yoktur, düşünme onu öyle yapar” şeklindeki açıklamasıyla
düşüncelerin duygularımız üzerindeki etkisini ortaya koymaktadır. Buradan çıkarabileceğimiz
şey ise yaşadığımız olayları doğru anlamlandırarak hislerimizin de normal bir
şekilde seyretmesini sağlamak olacaktır. Eğer olayları çarpıtırsak o zaman
hislerimiz de normal dışı olacaktır ki bu da depresyona yol açacaktır. Bu aynen
eskiden benim çocukluğumdaki tüplü televizyonların yayınlarının
karıncalanmasına benziyor. Böyle bir durumda fırlar hemen çatıya çıkarak
çubuklu anteni sağa sola çevirerek tekrar yayını ayarlardım. İşte depresyon da
duygudurumumuzun yayından kopması gibi bir durum. Bizim yapmamız gereken anten
ayarlarını yani zihin ayarlarını yapmak ve depresyonu ortadan kaldırmaktır.
Peki,
burada duralım ve şu soruyu soralım: Depresyonun nedeni nedir? Burada Dr. Burns
depresyonun temelinde 10 tane farklı çarpıtma olduğunu belirtiyor.
1.Hep ya da hiç düşüncesi: Bu çarpıtmada kişilik özelliklerimize dair uç noktalarda düşüncelere sahibizdir. Her şey ya siyahtır ya da beyazdır, gri yoktur. Burada her şeyi uçlara doğru zorlarsak bu durum bizi bunalıma iter ve kendimizi bunalımda hissederiz. Bu durumda abartılmış beklentilerimizi karşılayamayacağımız için sürekli mutsuz hissederiz. Örneğin birinin kendini her şeyiyle çirkin bulması gibi. Ama hiç kimse tamamıyla çekici ya da tamamıyla çirkin değildir. Ama biz uç noktalarda yaşadığımız için mükemmeliyete sahip olmak isteriz ona sahip olamadığımızda ise kendimizi tamamıyla yetersiz görürüz.
2.Aşırı genelleme: Hayatınızın herhangi bir alanındaki bir başarısızlığın sanki tüm alanlarda da gerçekleşeceğini düşünmemizden kaynaklanır. Diyelim ki bir kıza çıkma teklif ettik ve reddetti. Böyle bir durumda tüm kızların bizi reddedeceğini düşünmek aşırı genelleme yapmaktır. Çünkü dünyadaki bütün kadınların aynı zevke sahip olduğu ve defalarca her kadından ret yediğimiz sonucuna varmışız gibi bir sonuç ortaya çıkar ki bu gerçeği yansıtmamaktadır.
3.Zihinsel filtre: Olaylar içindeki tek bir olumsuz ayrıntıyı bulur ve onu büyüterek olumlu yerleri görmeden olumsuzluğa odaklanırız. Burada her şey olumsuzdur. Bu bizi olumsuz bir acıya sürükleyen kötü bir huydur.
4.Olumluyu geçersiz kılmak: Hayatımızdaki olumlu olayları şans olarak değerlendirip olumsuz düşüncelere kapılırız. Bu hayatımızdaki olumlu şeyleri bir anda olumsuza çevirmektir ve bizim için de oldukça yıkıcıdır. Eğer hayatımızdaki olumlu deneyimleri görmezden gelirsek bu durum hayatımızdaki güzellikleri alıp götürerek bize olumsuzları getirir ve kabusumuz olur.
5.Sonuçlara
atlamak: Vardığımız sonuçları destekleyecek kanıtlarımız olmamasına rağmen
olumsuz değerlendirme yaparız.
Zihin
Okumak: Başkalarının bizi aşağıladığına ya da önemsemediğine ikna oluruz ve
bunu araştırma gereği bile duymayız. Örneğin yolda gördüğümüz bir arkadaşımızın
geçerken bize merhaba dememesi. Diyelim ki arkadaşımız o an dalgın ve bizi
görmüyor. Biz ise bunu arkadaşım beni görmezlikten geldi çünkü artık beni
önemsemiyor şeklinde düşünürüz.
Falcılık
Yapmak: Kötü bir şeyler olacağını düşünerek gerçekçi olmayan ön kabulleri doğru
varsaymaktır.
6.Aşırı büyütmek (felaketleştirme) ya da küçültmek: Söz konusu beceriksizliğimiz ya da başkasının başarısı olduğunda bunu abartırken kendi başarılarımız ve başkalarının kusurları söz konusu olduğunda ise bunları iyice küçülterek minicik hale getiririz.
7.Duygusal Kararlar: O anda hissettiğimiz olumsuz duyguların gerçeği yansıttığına inanırız. “Bu işte kendimi oldukça kötü görüyorum, o zaman ben kötüyüm” şeklinde işlemektedir. Bu yanıltıcıdır, sebebi ise duygularımız, düşüncelerimizi ve inançlarımızı yansıtmaktadır. Burada asıl sorun her şeyin bize olumsuz gelmesi ve bizim de durumun böyle olduğunu varsaymamızdır. Çoğu durumda yapacaklarımızı erteleriz, çünkü bize oldukça olumsuz ve zor görünür. Ancak o işi tamamladığımızda ise aslında işin o kadar da zor olmadığını görürüz.
8.-meli, -malı cümleler: Depresif olduğumuz zamanlarda genel olarak –meli, -malı cümleleri sıkça kullanmaya çalışırız. Bunu bitirmeliyim, şunu yapmalıyım şeklindeki söylemler bizde baskı oluşturur. Burada beklentilerimizi gerçeklerle uyumlu duruma getirmemiz gerekir. Aksi halde insanların davranışları yüzünden hayal kırıklığına uğramaya devam edersiniz.
9.Etiketleme ya da yanlış etiketleme: Aşırı genellemelerin artık uç noktasına gelmişizdir. Hatalarımızın nasıl üstesinden gelebiliriz yerine kendimize olumsuz bir etiket yapıştırırız. Ben başarısızın biriyim gibi cümlelerle kendimizi yaftalarız. Bu hata türü oldukça mantıksızlardır. Çünkü kendimizi tek bir şeye göre değerlendiremeyiz. Kısacası hayat durağanlıktan ziyade sürekli hareket halindedir. Bu yüzden kendimize olumsuz etiketler yapıştırmayı bırakmalıyız.
10.Kişiselleştirme: Bazen de aslında sorumlusu olmadığımız olumsuz bir olayın nedeni olarak kendimizi görürüz. Burada kendimizi suçlu hissederiz. Örneğin yaşadığınız bir ilişki olabilir ve bu ilişki karşıdaki insan yüzünden bitebilir. Burada sizin bir sorumluluğunuz olmadığı halde sanki olanların sizin suçunuz olduğunu ve yetersizliğiniz sonucunu yansıttığını varsayarsınız. Fakat unutmamanız gereken nokta şudur ki başka birinin yaptığı, sizin değil onun sorumluluğudur.
Bunlar depresyona yol açan çarpıtmalarımız olarak gösterilmektedir. Daha detaylı bilgi için aşağıdaki kaynağı okumanız tavsiye edilir. Sağlıcakla kalınız.
Kaynak:
Burns, D. (). İyi Hissetmek Yeni Duygudurum Tedavisi. 25.Basım. İstanbul: Psikonet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder