Çoğumuzun bildiği bir tablodur "Kaplumbağa Terbiyecisi". Birçok duvarda dekorasyon amaçlı asılıdır. Sanattan anlayan bir avuç insan ona baktığında Türk resim sanatının en değerli tablosuna baktığının farkındadır. Peki, bu tablo bize ne anlatmaya çalışmaktadır?
Tabloyu anlamak için önce ressamını tanımak gerekir. Tablomuzu yapan kişi Osman Hamdi Bey'dir. Birçoğumuz bu ismi duymuştur ve Osman Hamdi Bey'in ressam olduğunu bilir. Ancak bu kadarla sınırlı değildir. Osmanlı'da sadrazamlık yapmış olan İbrahim Ethem Bey'in oğlu olan Osman Hamdi Bey aynı zamanda ilk Türk arkeoloğu olarak kabul edilir. Nemrut Kazıları ve İskender Lahti'ni bulması ile de ünlüdür. Bunun yanında ülkemizde çağdaş müzeciliğin öncüsüdür de. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin kurucusu ve ilk müze müdürüdür. Dahası da var. Kendisi bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olarak bildiğimiz ilk güzel sanatlar akademimizin yani Sanayi'i Nefise Mektebi'nin kurucusudur. Kısacası ressamımız sanat tarihçisi, arkeolog, müzeci ve ressam. Böyle çok yönlü bir ressamın eseri de haliyle bizlere bir şeyler anlatıyor olmalı…
Tabloya baktığımızda kırmızı kaftanlı, sakallı, hafif beli bükülmüş, yüzü hafiften bize dönük ancak önüne bakan yaşlı bir adam görmekteyiz. Mavi çinilerin olduğu bakımsız ve boş bir oda, bize göre sağ üst bölümündeki sıvalar dökülmüş, alttaki kırmızı yapı malzemesi görülmekte, yaşlı adamın önündeki kemerde Arapça hat sanatıyla bir yazı yazılmış. Önünde küçük bir pencereden oda aydınlanıyor ve etrafında beş tane büyüklü küçüklü kaplumbağa var. Kaplumbağaların önlerinde ise yiyecekleri olan yeşil yapraklar... Yaşlı adamın sırtında nakkare var, boynunda ise nakkareyi çalmada kullandığı mızrap asılı durumda. Yaşlı adam yorulmuş ve düşünceli hatta bir şeylerden vazgeçmiş gibi görünüyor. Elini arkada kavuşturmuş ve elinde sıkıca kavradığı bir ney tutmakta ama üflemeye hevesli değil sanki. Yaşlı adamın başında ise dervişlerin giydikleri tiftikten yapılmış ince bir külah olan arakiye var.
Tasvirden sonra çözümleme aşamasına geçebiliriz. Resimdeki yaşlı adam Osman Hamdi Bey'in kendisi. Resmi yaptığında tarih 1906 yani ölümünden 4 yıl öncesi. Osman Hamdi Bey, tablolarında kendini figür olarak kullanmıştır. Önce resmi yapacağı yerde gidip fotoğrafını çektirir sonra da resmini yaparmış. Mekan eserlerinde sıklıkla kullandığı Bursa Yeşil Camii'nin ikinci katında bir oda. Önünde durduğu küçük pencerenin üzerindeki kemerde Arapça "Kalplerin şifası, Sevgiliyle (Hz. Muhammed) buluşmaktır." yazmakta ve adeta ressam yaklaşan ölümünü görmekte ve hatta bunu arzulamaktadır. Bıkkın ve umutsuz olmalı…
Kaplumbağaların en önemli özelliği bilindiği gibi yavaş ve hantal olmalarıdır. Ne yaparsanız yapın onları hızlandıramazsınız. İşte burada ressam sanatı ve sanatçıyı önemsemeyen, tarihi eserlere değer vermeyen, modernleşmeye karşı çıkan bir toplumu hedef almaktadır. Buradaki kaplumbağalar, Osmanlı Devleti'ndeki hantal işleyen bürokrasiyi ve değişime, çağdaşlaşmaya direnen toplumu temsil etmektedir. Ressam toplumu eğitmede sanat dallarından biri olan müziği kullanmış. Bunu neyden ve nakkareden anlamaktayız.
Tüm bunları birleştirdiğimizde şöyle genel bir yorum yapabiliriz: Kaplumbağa eğitilmeye uygun bir hayvan değildir. Burada ressam kaplumbağa ile toplumu bağdaştırdığına göre ne yaparsa yapsın asla bu toplumu eğitemeyeceğini düşünmektedir. Artık bu toplumu eğitme kaygısından da vazgeçmiştir. Çünkü nakkaresini sırtına almış, neyini de üflemek niyetinde değil. Başındaki derviş sarığı ile de Osman Hamdi Bey, derviş bile olsa sabrının bir sonu olduğunu göstermektedir.
Kısacası Osman Hamdi Bey, bu tablosunda kendisine sürekli engeller çıkaran Osmanlı'nın hantal bürokrasisini ve değişime ayak direyen, geri kalmış toplumu bir sanatçıya yakışan şekilde sanatıyla eleştirmiştir.
(Konuyu youtube kanalımdan izleyebilirsiniz.)
(Takip edebilir, yorum yapabilir ve paylaşabilirsiniz.)
Tebrikler güzel bir paylaşım.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil